MİRAS HUKUKU

Gerçek bir kişinin ölümü veya gaipliğine karar verilmesi durumunda, onun mirasının kimlere, hangi oranda ve nasıl intikal edeceğini düzenleyen hukuk kurallarından meydana gelen özel hukuk dalını ifade etmektedir.

Miras hukukunda; ölümü sonrasında kendisinin hukuki ilişkilerinin, menkul ve gayrimenkul tüm mallarının akıbetini düzenleyen kişiye miras bırakan denmektedir. “Vefat eden, müteveffa, muris’’ terimleri de sıklıkla kullanılmakta olup, miras bırakanla aynı anlama gelmektedir. Mirasın intikali ile terekeye sahip olan kimselerin, bu intikal sonucunda iktisap ettikleri haklara miras hakkı , bunun dışında miras bırakanın ölümü veya gaipliğine karar verilmesi üzerine terekesi üzerinde terekede hak sahibi olan kişiye “mirasçı” denmektedir.

 

MİRAS SÖZLEŞMELERİ

Miras bırakacak olan kişinin üçüncü kişilerle ölümünden sonra hüküm doğurmak üzere yapmış olduğu, kural olarak tek taraflı dönülemeyen sözleşmelere miras sözleşmesi denir. Miras sözleşmeleri, vasiyetnameler den farklı olarak iki tarafın iradesinin bir araya gelmesi ile oluşturulur.

Miras sözleşmesi ile miras bırakan mirasını veya belirli malını sözleşme yaptığı kişiye veya üçüncü bir kişiye bırakabilir. Bunlara olumlu miras sözleşmesi denmektedir. Bunun yanında miras bırakan, ilerideki muhtemel mirasçı ile karşılık sağlanmadan veya karşılık sağlanarak mirastan feragat sözleşmesi yapabilmektedir. Olumsuz miras sözleşmesi türlerinden olan mirastan feragat sözleşmesi ile ilerideki muhtemel mirasçı, mirasçılık sıfatından tamamen veya kısmen vazgeçmektedir.

Miras sözleşmelerinin geçerliliği resmi vasiyetname şeklinde düzenlenmiş olmasına bağlıdır. Buna göre; miras sözleşmesinin tarafları, karşılıklı olarak iradelerini yetkili memura bildirmeli, düzenlenen sözleşmeyi memurun ve tanıkların önünde imzalamalıdır.

Olumsuz miras sözleşmesi ise mirastan feragat sözleşmesi olarak bilinmektedir. Burada ise mirasçı, belirli bir karşılıkla ya da karşılık olmaksızın miras payından vazgeçmektedir. Mirastan feragat sözleşmesi de belirtildiği üzere resmi vasiyetnamenin şeklinde tabidir. Mirastan feragat bakımından şu husus önemlidir; feragat eğer bir karşılıkla yapılarsa yani ortada bir ivaz varsa, mirastan feragat edenin alt soyuna da miras hakkı geçmeyecektir, fakat bu durumun aksi kararlaştırılabilir. Mirastan feragat karşılıksız ise, bu durumda mirasın reddinde olduğu gibi miras hakkı, feragat eden sanki miras bırakandan önce ölmüş gibi feragat edenin alt soyuna geçecektir.

Yine mirasın reddinde olduğu gibi, mirasın açılması anında tereke, borçları karşılayamıyorsa ve borçlar mirasçılar tarafından da ödenmiyorsa, feragat eden ve mirasçıları, alacaklılara karşı feragat için ölümünden önceki beş yıl içinde miras bırakandan almış oldukları karşılıktan, mirasın açılması anındaki zenginleşmeleri tutarında sorumludurlar (TMK m.530).

Miras sözleşmesinin yapılabilmesi için, bir takım şartların gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Miras bırakan ayırt etme gücüne sahip ve ergin olmalı, kısıtlı olmamalıdır.

Kanunda öngörüldüğü üzere mirastan feragat sözleşmesi belli bir kişi lehine yapılmış olup bu kişinin herhangi bir sebeple mirasçı olamaması hâlinde, feragat hükümden düşer.

Yukarıda da belirtildiği üzere miras hukuku bakımından gerek olumlu gerekse olumsuz miras sözleşmeleri sıklıkla yapılmaktadır. Bu nedenle işlemlerin bir miras hukuku avukatı vasıtasıyla yürütülebileceği unutulmamalıdır.

 

MİRASIN REDDİ

Mirasın reddi, miras bırakanın vefatının ardında mirasçıların kendi istekleri ile miras hakkından vazgeçmeleri anlamına gelmektedir. Mirasçılar böylece miras bırakanın borçlarından kurtuldukları gibi alacaklarından da mahrum kalacaklardır.

Miras bırakanın vefatının ardından miras, kendiliğinden mirasçılara geçer. Bu durum, külli halefiyet ilkesinin bir gereğidir. Diğer bir anlatımla mirasın istenmesi, işlemlerin gerçekleştirilmesi söz konusu değildir. Ancak ret bakımından durum bu şekilde değildir. Ret isteminin geçerli şekilde yapılması gerekmektedir.

Türk Medeni Kanunu’na göre miras, üç ay içinde reddolunabilir. Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe miras bırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için miras bırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar. Yasal süre içinde miras reddedilmez ise miras, kayıtsız ve şartsız bir şekilde mirasçılara geçer.

Mirasın reddi, kayıtsız ve şartsız bir şekilde yapılmalıdır. Sulh hukuk mahkemesi nezdinde açılacak bir dava ile miras reddedilebilir. Miras reddedildiğinde, sadece reddedene miras geçmez. Diğer mirasçılar, retten etkilenmezler. Reddeden mirasçının payı, sanki mirasın açıldığında sağ değilmiş gibi alt soylarına geçer. Kanuna göre en yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan miras, sulh mahkemesince iflâs hükümlerine göre tasfiye edilir. Tasfiye sonunda arta kalan değerler, mirası reddetmemişler gibi hak sahiplerine verilir.

Bazı durumlarda ise mirasçılar mirası reddetmek istemediği halde, alacaklılarından mal kaçırmak için mirası reddetmekte, gerçekte ise kayıt dışı olarak mirastan yararlanmaktadırlar. Bu gibi durumlara ilişkin kanun şu düzenlemeleri getirmiştir;

Malvarlığı borcuna yetmeyen mirasçı, alacaklılarına zarar vermek amacıyla mirası reddederse; alacaklıları veya iflâs idaresi, kendilerine yeterli bir güvence verilmediği takdirde, ret tarihinden başlayarak altı ay içinde reddin iptali hakkında dava açabilirler. Reddin iptaline karar verilirse, miras resmen tasfiye edilir. Bu suretle tasfiye edilen mirastan reddeden mirasçının payına bir şey düşerse bundan, önce itiraz eden alacaklıların, daha sonra diğer alacaklıların alacakları ödenir. Arta kalan değerler ise, ret geçerli olsa idi bundan yararlanacak olan mirasçılara verilir.

Miras bırakanın sağlığında üstlendiği borçlar nedeniyle mirasçılarının mağduriyeti söz konusu olabilmektedir. Dolayısıyla bu borçlardan sorumlu olmak istemeyen mirasçıların, bir miras hukuku avukatı yardımı ile mirası reddedebileceği bilinmelidir.